Yeşil Pazarlama Hakkında Yeterli Bilgiye Sahip Misiniz?
Sizce de dünyamız son yıllarda büyük bir hızla kirlenmeye ve tahrip olmaya başlamadı mı? Aslında bunu fark etmeniz için çok uzaklara gitmenize gerek yok, oturduğunuz yerin penceresinden dışarı baktığınızda yeşil alanı sadece betonların arasından görüyorsunuz değil mi? Yeşilin grilik arasında asimile olduğu bu çağda, hem sosyal hem de iş hayatında çok büyük farkındalıklar başlatıldı. “ Yeşil Pazarlama” da, çok eski zamanlardan beri bilinen fakat adını son yıllarda henüz yeni yeni duyurmaya başlamış olan bir kavramdır. Hadi gelin hep birlikte yeşil pazarlamanın ne demek olduğunu, önemini ve dünya çapında bu pazarlama yöntemini kullanan markaları inceleyelim.
Yeşil Pazarlama Nedir?
Firmaların başarı grafiği, farklı değişkenlere göre şekillenebilmektedir. Kaliteli üretim, satış sonrası destek, uygun fiyat ve bu değişkenlerin yanı sıra özellikle son yıllarda sosyal medyanın da hayatımıza tam entegre olması ile birlikte “ sosyal sorumluluk” değişkeni de bir hayli büyük bir önem kazandı. Hiçbirimizin gelecek nesillerin kaliteli ve sağlıklı yaşama standartlarından bir parça bile almaya hakkının olmadığının bilincinde olan firmalar, hem şimdiki zamanda hem de gelecek zamanda oluşabilecek tüm çevresel sorunların önüne geçmeyi amaçlamakta ve bu amacın sürdürülebilir olabilmesi için çalışmalarına devam etmektedir. “Yeşil Pazarlama” kavramı da işte tam bu amaç doğrultusunda ortaya çıkmıştır.
Yeşil Pazarlama için; pazarlama literatürüne 80’li yılların başında girmiş olan ve pazarlamacıların hem şimdi hem de gelecek zamanlarda yapılacak olan tüm üretim ve tüketim faaliyetlerinin doğayı koruyacak şekilde olması gerektiği koşulunu benimseyen pazarlama yöntemi olarak açıklamak mümkündür. Yeşil pazarlama, temelde 4S ilkesine dayanıyor.
Satisfaction (Tatmin): Tüketicilerin, markadan istek ve beklentilerinin karşılanmasını ifade eder.
Sustainability (Sürdürülebilirlik): Doğayı koruma faaliyetlerinde devamlılığın olmasını temel alır.
Social Acceptibility (Sosyal Kabul): Marka ve marka çalışanlarının çevreye hiçbir şekilde zarar vermediğinin kabul görülmesini ifade eder.
Safety (Güvenlik): Üretilen ürün ya da hizmetin hem marka hem de tüketicilerin sağlığını riske atmamasını ifade eder.
Yeşil Pazarlamanın Önemi
1984 yılında tüm dünyamızı etkileyen ve çevre tahribatının en büyük olduğu Bhopal Felaketi, 1955 yılında gerçekleşen ozon tabakasının delinmesi ve 1986 yılında meydana gelen Çernobil felaketi ile birlikte dünyadaki ekosistem büyük zarar gördü. Bu olayların gündeme gelmesi ve kişilerin gelecek kaygısı yaşamaya başlaması ile birlikte doğaya olan ilgi ve koruma içgüdüsü de beraberinde ortaya çıktı. Bu doğrultuda 90lı yılların başında Amerika tarafından yapılan bir araştırmaya göre, tüketicilerin %80i gibi büyük bir çoğunluğu doğayı koruyan ve yeşil olan ürünleri satın alırken, bu ürünlerin diğer ürünlere nazaran %5 daha pahalı olmasını göz ardı ettikleri ortaya çıkmıştır. Bu durum da firmaların gelecek planları arasına çevresel faaliyetleri de eklemesine yol açmıştır.
Son yıllarda markaların geri dönüştürülebilir ambalajlara yönelmesi, daha temiz içerikli ürünler üretmesi ve sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak rol alması, tüketicilerin bu markaları tercih etmesinde oldukça önemli bir kriter olmaya başladı. Bu sebeple de yeşil pazarlamayı desteklemeyen ya da bu pazarlama çeşidi içerisinde yer almayan markaların hemen hepsi, tüketicilerin gözündeki itibarını ve güvenini yıkmaya başladı. Hâl böyle olunca da markalar “rekabet” ortamından kopmamak ve müşterisi ile arasındaki ilişkiye zarar vermemek adına yeşil pazarlama kullanmaya başladı. Henüz yeni kurulmuş olan firmaların yanı sıra köklü firmaların da böyle bir dönüşüm içerisine girmesi, iş hayatının en önemli ve gerekli dönüşümlerinden biri hâline gelmiştir.
Yeşil Pazarlamayı Kullanan Markalar
Yeşil pazarlamaya verilecek örnekler arasında ilk sırada hiç şüphesiz ki “Starbucks” yer alıyor. Birbirinden farklı lezzete sahip olan kahvelerinden ziyade ürünlerini geri dönüştürülebilir karton bardakları içerisinde sunması, bu markanın diğer birçok kahve zincirinden çok daha büyük bir ilgi görmesinin en büyük nedenidir.
Yine bir diğer örnek ise, özellikle son yıllarda “Hibrit” araçları ile adından sıklıkla söz ettiren “Toyota” markasıdır. Daha az karbondioksit emisyonu özelliğine sahip olan bu elektrikli araçlar sayesinde, yeşil pazarlamanın özellikle sürdürülebilir olması temasını son derece etkili bir şekilde kullanmayı başarmıştır. Toyota, doğaya olan faydası ve çevre dostu bu araçları ile tüketiciler tarafından da tam not almayı başarmıştır.
Phillips tarafından üretilen “Maraton Ampuller” ve tüketici elektronik sektörünün öncülerinden olan HP markasının verdiği daha az miktarda küresel enerji kullanımı sözü ve Mercedes’in otomobil kullanıcılarına verdiği karbondioksit emisyonunu %60 gibi bir orana düşürmelerini sağlayacak sürüş eğitimleri vermesi, hemen her sektördeki markanın yeşil pazarlama konusunda giderek bilinçlendiğini ve iş faaliyetlerine entegre ettiğini göstermektedir.
Son olarak Hesapcini olarak biz de, e-fatura ve e-arşiv gibi elektronik uygulamalarını kullanarak gereksiz kâğıt kullanımının önüne geçmek ve yeşil pazarlama ilkeleri ile birlikte doğaya destek vermeye devam ediyoruz. Siz de kâğıt fatura kullanımını azaltmak ve doğaya destek vermek isterseniz, e-fatura hizmetlerimiz ve çok daha fazlasından faydalanabilmek için BURAYA tıklayarak ilk 30 gün ücretsiz deneme sürenizi hemen başlatabilirsiniz.